30 Ocak 2009 Cuma




















Merhaba,

Dün Beyoğlu Belediyesinde ki araştırma işi için düşmüştüm yollara.Giderken yağmurla birlikte taşıdığım fot.makinasının ve çantamın ağırlığıyla eziyete dönen yolculuğum İstiklal Caddesine adım atınca sevince dönüşüverdi.Her nekadar tabiri yerindeyse sıçan gibi ıslanmış olsamda yine ağzım kulaklarımda tarihi binalara baka baka ulaştım gitmem gereken yere. Saatler süren dosya inceleme işi nihayet bittiğinde,çok mutlu oldum.
Dönüş yolunda sevdiğim binaların fotoğraflarını çekme fırsatı bulabildim.Genelde elinizde büyük bir fot.makinesi olduğunda bakışlar hep üzerinizde olur daha önceki tecrübelerime dayanarak :) Hoşuma da gider biraz aslında :))
Caddeyi bitirdiğimde rahatlamıştım :) elimde bir sürü fotoğraf olmuştu. Üniversitede ki Fotoğrafçılık dersini, zorunlu çekimler yaptığımız için sevememiştim;ama ders dışında önüme ne gelirse çekiyordum ZENIT makinamla :) Şimdi ne zaman elime profesyonel bir alet geçse hemen atlıyorm üzerine, biraz daha teknik öğrenmem şart tabii.İlerde en çok sahip olmak istediğim şeylerden biride profesyonel bir fotoğraf makinası ...
Taksim Meydanından Kabataş'a gitmek için Finikülere bindim.O zamanla yarışan ulaşım aracını çok seviyorum.Metronun içinde de birkaç fotoğraf çekebildim.Onlarıda başka yazılara eklemeyi düşünüyorum.Kadıköy vapuruna bindiğimde saat 14:30 du ama hava sanki akşam 18:00 suları gibiydi.Gökyüzü inanılmaz bir renkteydi.Ürpermemek mümkün değildi. Ama martılar çok mutlulardı.İnanılmaz kalabalıklardı. Sanırım içlerinden bir çiftin düğünü vardı :) Göç ediyorlar diyeceğim ama mevsimi mi bilmiyorum :)
Yukarıdaki Fotoğrafları İstanbul'u özlediklerini bildiğim Beyzoş ve Hiloş 'a hediye ediyorum.
Sevgiler