31 Aralık 2008 Çarşamba

DÜNYA VE İNSAN

.........

"Adam yorgundu; Pazar günü evde oturup dinlenmek istiyordu.
Ama oğluna da söz vermişti; onu sinemaya götürecekti.
Bir bahane bulup evde kalmak istedi.
Gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve dedi ki:
"Bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim."
Kolay mıydı o küçücük parçalara ayırdığı haritayı toparlamak!
Ama aradan 10 dakika geçmişti ki, oğlu düzelttiği haritayla babasının yanına koştu ve
"Artık gidebiliriz sinemaya" dedi.
Adam hayretler içindeydi; "Bunu nasıl yaptın?" diye sordu.
Çocuk, "Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.
İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN, DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ" cevabını verdi."

Bu yazı bugun bana Afuş tarafından gönderilmiş paylaşmak istedim.Alınması gereken mesaj oldukça açık işlenmiş... (Teşekkürler afuşcumm)

Yeni yılda savaşlar hiç olmasın, çocuklar anasız babasız kalmasın yada onlarda yem olmasın bu düzene. 2009 hepimize tüm dünyaya huzur getirsin .Sevgiyleeee mutlu yıllar

30 Aralık 2008 Salı

HEDİYE ..




Biraz önce ailem için küçük küçük hediyeler aldım, çok seviyorum yeni yıl yada başka bir vesileyle birilerini sevindirmeyi.
Aslında çoğu zaman böyle günleri, para tuzağı olarak da düşünürüz ama; sevdiklerimize pek de elle tutulur bir şey yapamıyoruz özel günlerde olmasa... Bence kutlanmalı böyle günler yada özeli özel kılacak yeni günler bulmalıyız kendimizce ...
Sizlere de sağlıklı barış ve huzur dolu nice seneler...

29 Aralık 2008 Pazartesi

SİL BAŞTAN 2

................
Geride bıraktıklarını düşününce içinin bugün defalarca olduğu gibi bir kez daha burkulduğunu hissetti. O inanılmaz yalnızlığın içine gömülü kaldı.

Biran önce sabah olmasını öyle çok istiyordu ki... Birden burnuna mis gibi taze ekmek kokusu geldi.Yanında da zeytin olmalıydı.Bir de taze domates, ne iyi olurdu ama çocukluğundaki gibi güzel kokulu domateslerden..Acıkmış olmalıydı yeni farketmişti.Saatlerdir yoldaydı bir bardak demli çay dışında bir şey inmemişti midesine..Gün ışığını görürse üzerinde,ilk işi kısıtlı parasıyla taze ekmek ve zeytin almak olacaktı. Uyusa geçermiydi açlığı.Korkmasa uyuyacaktı belki ama içi sürekli ürperiyordu.

Biran dalacak gibi oldu sanki,önünden hızlıca geçen bir araba gürültüsü olmalı, kendi çığlığıyla irkildi.Burada uyuyamayacağı çok açıktı.Kendini uyanık tutmaya çalışmalıydı.Kolundaki saatin yanar döner ışığıyla gece yarısını geçen zamanı görebildi.

Artık içindeki çaresizlik o kadar büyümüştü ki ,gözlerini biran önce yummak, ne olursa olsun başına ne gelrise gelsin; ama gün ışığını görmeyi öyle çok arzuluyordu ki. Bir yandan geçmişiyle yüzleşirken, diğer taraftan soğuk ve gece yükünü iyice ağırlaştırıyordu.
...........

''Abla abla'' ses çok yakınındaydı gözlerini usulca açtı.İki kız çocuğu ''iyi misin'' dediler.
Ne kadar da sıcaklardı. Yanakları kıpkırmızı,ayaklarında uzun lastik çizmeler, saçlar örülü ne de temizlerdi. Ellerinde taze ekmekler evlerine gidiyor olmalıydılar.Nasılda çekip aldılar onu yalnızlığından.Sanki tüm dertlerine deva oldular birden bire.Ayağa kalkmak istedi ama tutulan vücudu buna izin vermedi.
Kötüydü,çok kötüydü toparlanması bu yalnızlığı unutması çok zaman alacaktı belki.Ama gün doğmuştu gece bitmişti.Yeni bir gün herşeye gebeydi.
Karşısındaki iki küçük sanki geride bıraktıklarıydı.Özlemle sarılsamıydı onlara bir kere...Kendini o sıcacık gülüşlerin arasında çok güvende hissetti. Hiç konuşmadılar yanına aldığı tek eşyası sırt çantasını yüklenip,takıldı kızların peşine ne önemi vardı ki...

Umut ona gün ışığını göstermişti.Demekki gideceği yönüde bu iki küçük kız beliryecekti...

O yeni hayatına, böyle uzun dar bir yolu burnunda taze ekmek kokusuyla,içinde anlatılamayanlarıyla yürüdü.herşeye sil baştan başlamak üzere...

27 Aralık 2008 Cumartesi

SİL BAŞTAN ... 1

Solgun bir genç kadın,tahammül edilemez bir soğuk,tek göz yanan bir ısıtıcı ve demli bir bardak çay....

Bu küçük kahveye sığınalı epey bir zaman geçmişti.Saat ilerledikce İnsanların tuhaf bakışları altında daha fazla burda kalamayacağını anladı. Ayaklandı,tüm eğik başlar onunla birlikte yükseldi.Daha da ürktü genç kadın.Biran önce çıkmalıydı çaresizce girdiği derin bir kuyuyu andıran bu köhne kahveden...Telaşlı adımlarla çıktı ,pervazları kırık, kapı kulbunu bile zor bulabildiği eski ahşap kapıdan.

Yola çok yakındı kahve, yol boyu ilerledi biraz daha fazla gitmeye cesareti de yoktu.Yol çok ıssızdı .Buraya onu küçük bir köy dolmuşu getirmişti.Gidebildiği kadar uzaklaşmak istediğinden dolmuşcunun durduğu son nokta olan bu kahve önünde inmişti. İner inmez de içine dolan ürkütücü yalnızlıktan korkmuştu.Şimdi yoldan değil bir araç hiç bir yaşam belirtisi geçmiyordu.

Uzakta belli belirsiz yanan ışıklar tek umuduydu.Sabahı biraz önce çıktığı köhne kahvede geçirecekti ama içindeki ses onu çok huzursuz etmiş kalkmıştı ordan telaşla...

Etrafına daha iyi bakınınca, biraz ileride duran belli ki köylülerin kendi çabalarıyla yaptıkları derme çatma bir durak gözüne ilişti.Üstü saçla örtülmüş kenarları tuğla ile çevrilmiş küçük bir sığınağı andırıyordu uzaktan. Arkasından kimsenin gelmemesini umut ederek çaresizce yürüdü.Usulca sokuldu içeri, hiç bir şey göremez halde gömülmüştü sanki karanlığa.İçeri girince anladı ki burada oturacak bir yer de yoktu.
Sessizce çömeldi karanlığa. Birden eli boynundaki eşarba gitti, işte ozaman gözlerinden süzülen yaşa engel olamadı. Ağlayamıyordu oysa kaç zamandır.Biraz iyi mi gelmişti ...

Şimdi zamanı geri çevirmeyi, yaptığı hataları silmeyi ne çok isterdi. Ama artık çok geçti...Tek çaresi herşeyden kaçmaktı sil baştan başlamaktı herşeye...Başta çok cesur davranmıştı;ama artık kendini çok güçsüz hissediyordu.

Sabahı burda beklemek,günün ilk ışıklarıyla ilerideki küçük evlere doğru yürümekten başka yapabileceği hiç birşey yoktu....

..............


Küçük hikayemi burda kesiyorum merak edin biraz :) devamı yarın..

26 Aralık 2008 Cuma

Çocuksu Cumalar...

Kaç yaşımızda olursak olalım zaman zaman dalarız çocukluğumuza değil mi? Kimimiz hoş hatıralar,kimimiz hüzünlü izler hatırlarız... Ama hafızalardaki çocuksu cumalar hep aynıdır. O sabah başka bir neşeyle açar gözlerini insan,hevesle hazırlanıp okula gider . Hele bir de son iki ders Beden Eğitimiyse yüreklerdeki sevinç daha da katlanırdı.

Son ders zili büyük bir çoşkuyla beklenir,içiniz kıpır kıpır oysa farklı bir şey yoktur eve gittinizde sizi bekleyen, olsun ogün çocuksu bir cuma günüdür. Cuma törenleri hep çoşkulu geçer herkezin yüzü güler.Marşımız biter bitmez ,kulakları dolduran çığlık büyür büyür okul duvarlarının dışına taşardı.Sonra herkes bir tarafa savurur kendini, kimi başka bir sınıf sırasındaki kardeşini, kimi arkadaşını arama telaşına düşerdi. Sırtlardaki çantalar çarpışır birbirine,ellerdeki resim dosyaları düşer yere; ama kimse kızmazdı birbirine; çünkü o gün cumaydı . En büyük keyifse eve dönüş yolunda arkadaşınla kolkola yürümek, sohbet etmek gülüşmekti.

Yürekler pırpır eve gelindiğinde çantalar önlükler bırakılır bir köşeye.. Sonra TRT açılırdı hemen ,Susam Sokağı hazırlanan ikindi kahvaltısıyla izlenirdi keyifle .Yine ne komikti Minik Kuş .Tahsin Amca ne de sevecendi...

Akşama ise tüm aileyi bir araya toplayan Süper Baba vardı. O gün hiç geçmesin istenirdi ; çünkü ogün cumaydı. Şimdi deliler gibi özlediğimiz çocuksu bir cuma günüydü...

25 Aralık 2008 Perşembe

Görmeye değer ..

http://www.alpalper.com/kitap/kitap.html

Türkiye yi hiç böyle görmediniz.

Ülkemiz doğal güzellikleriyle tek kelimeyle şahane ,tabii kıymetini bilenlere...

Sevgiler,

UMUT

Bugünlerde Ayşe Kulin'in Umut isimli kitabını okuyorum. Konusu; 1900 'lü yılların başlarında yaşananlar, Cumhuriyetin getirdikleri,değişen hayat hikayeleri.Ama bu kitabı daha iyi anlamak için, bir önceki kitabı Veda yı okumanızı tavsiye ederim.Osmanlı konak hikayelerini sevenler için vazgeçilmez iki kitap..

Ayşe Kulin her dönem okunabilecek bir yazar,dili çok akıcı zihninizi dinlendiriyor.Çoğu zaman kitaplarını bir çırpıda okuyup hemen kaldırabiliyorum kitaplığıma ..

Birde bu aralar örgü örüyorum, bir hırka başladım kendime, oğlum sürekli yanıma gelip ''bu benim dimi anne'' diyor ölçüyor üstüne elimden bırakınca tutup elimi ''sen otur bana kazak ör ''diyor :) En kısa zamanda bitirip fotoğrafını yayınlıycam ...

Sevgiler,,
nehircce






24 Aralık 2008 Çarşamba

ELDİVEN

...

Bugün oğlumun ''annecim yanına gelcemmm'' sesiyle açtım gözlerimi bu soğuk İstanbul sabahına.Elinde yastığı yatağında doğrulmuş beni bekliyordu.Sıcacık gülümsedi önce sonra açtı kolarını sarıldı boynuma erkenden uyandığı için biraz da şaşkındı oysa akşam erkenden uyumuştu miniğim.. Güzel yanaklarını doyasıya öpüp kokladım çünkü birazdan ayrılıp işe gitmek zorundaydım :( Sevgisini belli eder hemen öper oda koklar sabahları beni ,güzel oğlum iyi ki varsın cansınnn...

Güne genelde otobüse yetişme telaşıyla başlayınca,evde muhakkak birşeyler unutur çıkarım. Bu sabah da eldivenlerimi unutmuşum .Kızdım kendime dalgınlığım yüzünden . Neyse sıkıca sarılıp montuma ellerim ceplerimde koşarak geldim durağa, her zamanki gibi dolu bir durak ve tıklım tıkış otobüsleri görünce manzara bugunde aynı desene dedim içimden... Sırf buyüzden resmi tatillerde çalışıyor olmaktan mutlu oluyorum.İtilip kakılmadan, taciz edilme korkusu yaşamadan, aaa bide hele ön kapı yakınlarındaysanız uzatılan akbillerle ilgilenmekten de kurtulmuş oluyorsunuz.

Neyse ki binebildim bugun ön kapıdan otobüse, buda İstanbul da bir mucize sayılır hani :) Güç bela geldik Kadıköye nihayet ..Otobüs durduğunda mendilci amcayı yine aynı yerinde gördüm .Bu soğukta onun yaşındaki insanlar ya evlerinde torunlarını seviyor ya eşleriyle kahve içiyor olmalılar bence.Ama o havaya aldırmadan belki eşine belki torunlarına üç kuruş para götürmek için dışarlardaydı yine, içimin ezildiğini hissettim ...

Yanına gittim koşarak tanıyor artık beni,önce sıcacık bir selam verip paramı uzattım oda mendilini ,işte tam da o sırada sabah ki hayıflanmamın ne kadar gereksiz olduğunu gördüm. Çünkü ihtiyar amcanın da elinde eldivenleri yoktu benim gibi...Ben ısıtabilmiştim ellerimi cebimde ama onunkiler morarmıştı soğuktan...

20 Aralık 2008 Cumartesi

Bu sabah yağmur var İstanbul da,

Ne güzel bir şarkıdır, her yağmurda özellikle açıp dinlerim, İstanbul yağmurla ne kadar da hüzünlüsün. Yılların yorgunluğu var üzerinde kirinden pasından temizlenircesine mutlusun aslında ve bizede hüzünle karışık sevinç yaşatırsın her yağmuru aldığında yüreğine..

Yazmak dünyanın en güzel şeylerinden biri bence, paylaşılırsa daha da güzel. Bu yeni başlangıcımda kimlere ulaşır bu sayfa, yazılanlar bilmiyorum ama ben kimse bilmesede okumasada çok mutluyum. Kendim için birşeyler yapıyor olmaktan.

Sevgiyle umutla kalalım hep gülümseyelim sıcacık...