28 Mayıs 2009 Perşembe

uykusuz bir gece ..

Dün ofiste oldukca stresli ve yorucu bir gün geçirdim.Sevindirici olan herhangi bir baş ağrısı yaşamadan atlatmış olmam günü, şükür ki..

Patronumun bana hatırlatmamı istediği bir notu unuttuğum için verdiği tepki sonucu,biraz gerilmiş ve üzülmüştüm.Onunda stresiyle eve gittiğimde eşim ve oğlum evde yiyecek birşey kalmadığından alışverişe gitmek için beni bekliyorlardı.Saat 19:30 du alışveriş eve dönüş saat 21:00 ve evde bir parça yemek yoktu.Apar topar birşeyler hazırlayıp yedik neyseki. Ama sonra başka tatsız bir durum iyice canımı sıktı.Erkenden yatağıma gidip kitap okumaya başladım.Oğluş 10 dk sonra yanımda bitti.Anne sen neden tek başına burda titap okuyosun ki :( yanlızlığım onada tuhaf gelmişti anlaşılan. Hemen yatağa tırmandı ve bende titabımı okuycam filli olanı istiyouuum dedi.Biraz evirdi çevirdi kitabını, sonra bana okuttu ve uyuya kaldı ... Ne kadar çabuk uyudu diye düşünürken bende sızmışım.Eşim onu yatağına götürürken uyandım.Sonra kafamda binbir düşünce tekrar sızmışım.Veee gece tam 3 de gözlerim birden açılıverdi.Rüyamda gördüğüm ofis,karman çorman ilişkiler,bir koşturmaca evrak arama yarışı dosyalar vs... hatırladım canım iyice sıkıldı.Ne kadar sıkmışım kendimi rüyamda bile karışmış herşey birbirine :)

Sonra yataktan kalkıp bedenimi de rahatlatmak için kısa bir duş aldım.Yatağa tekrar yattığımda saati bilmiyordum ve uzunca bir süredir vakitsizlikten bir türlü bitiremediğim Elif Şafak AŞK ı aldım elime uzunca okudum, yine bitmedi ama baya az kaldı artık :)
Artık uyumalısın dedi bir ses içimden, ezanı duyduğumu hatırlıyorum.Benim bıcırık sabah 06:30 da açana kadar gözlerini uyumuş olmalıyım.Anneeeeee benim üstüm açılmış keşke açılmasaydı dimiii örtt örttt üşüdüm .... Ve bende ki yılmak bilmeyen uyku çabasıyla çalan alarmıma kadar yattım yatakta.

Sonrası malum sabah telaşı işte,yine ofisteyim.bakalım nasıl bir gün olacak...

Sevgilerrrr

24 Mayıs 2009 Pazar

hoşgeldin zeyno :)


























Merhaba herkessslere iyi haftalar :))

Yoğun başlayan bir günde, ancak yazmaya fırsat oldu.Elimde taze çayım öğle yemeğinde yediğim mecburi salatamın üstüne keyif yapıyorum.Azcık diyet yapmam lazım malum yaz geldi çoktan.Kışın yedik yedik şimdi bir sıkıntı fazla 2-3 kg mı atmak.Yemiycem artık,kışın ben abur cubur.Uymayacağım koca göbek eşime nedir bu böyle canımm,oda şimdi spor merkezi arayışında.Boğazımız dert oldu başımıza :))

Öncelikle yukarıdaki fotoğraflarımın hakkını veren hüçük fot.makinema teşekkür etmek istiyorum.Küçük mücük ama beni çekmek istediğim pozlarda hiç üzmüyor.Ama ben yinede profesyonel bir makine için para biriktirmeye başladım.Annem duymasın önce bir ev alın kendinize diye başlar.Ama İstanbul da ev almak öyle zor ki benim için, en az beş yıl sonra ..off off o başka bir yaradır bende de neyse :) İnşallah o da olur değil mi? Allah herkesin gönlüne göre versin...

Cumartesi günü, yoğun bir ev temizliğinin ardından,yazlık kışlık kıyafetlerin ayarlanması fazlalıkların vakumlu hurçlara doldurulmasıyla iyice yorulduk.Bide peşine yetmezmiş gibi apartmanımızın bodrumundaki küçük deponun düzeltilme işine girişince olaya son noktayı koymuş olduk.Oldukca yorucu bir gün oldu doğrusu.
Pazar gününe ise güzel planlarımız vardı.Küçük kardeşim zeynonun Üniv.hayatı artık bittiğinden Sapancadaki yurdundan onu ve eşyalarını alıp, Sapancanın tadını çıkarıp gelecektik evimize.Ama sabah inanılmaz serin ve rüzgarlı bir güne açtık gözlerimizi.Moralimiz bozuldu tabii ister istemez.Ama Zeyno döneceği içinde çok mutluyduk.Yıllar ne çabuk geçmişti.Küçük kız okumuş, başarıyla okulunu bitirmişti, artık yeni bir hayat onu bekliyor.Başarılar Zeynocum Allah yolunu açık etsin.Dilerim gönlünce bir işe girersin.

İstanbuldan uzaklaşıp Sapancaya yaklaştıkca hava da güzelleşmeye başladı:) yüzler güldü.Önce kardeşimin yurdundan eşyalarını aldık,çok güzel bir çatı katında çok şirin bir odası vardı.Bu da ayrılığı zorlaştırıcı sebeplerden di sanırım :) Bol sümüklü salyalı bir vedalaşma sonucu ayrıldı arkadaşlarından.Hepimizi de ağlattılar tabii.Hepsine iyi dileklerimi bir kez daha burdan ileteyim.Çok cici kızlardı doğrusu...

Sonra Sapanca İl Ormanlarında yemyeşil bir doğanın içinde klasik haftasonu pikniğimizi yaptık.Çok keyifli bir gündü, geriye bu fotoğraflar kaldı.

Evine hoşgeldin Zeyno :))

sevgiler,

22 Mayıs 2009 Cuma

evlilik 2




Kitabımı okumaya devam ettikce yazarın, evlilikle ilgili verdiği sırlar ilgimi çekiyor.Ben baya ilerledim okurken ; ama size gerilerden bir kaç birşey daha yazacağım,dün kaldığımız yerden devam edelim isterseniz.


Aşkın tozunu almak demiş yazar; öncelikle yapılacak şeylerin başında geliyor.

Günlük koşuşturmalar;annelik veya babalığın yükümlülükleri,iş hayatı,zaman aşımı ve aşağıda belirtilen daha bir sürü sebepten ötürü aşkın üzeri biraz tozlanmış olabilir.İşte size aşkınızın'toz bezi !'

Bahaneleri unutun,


  • Zamanım yok

  • Bu ciddi/mantıkı değil.

  • Bunun bizimle bir ilgisi yok

  • Kesinlikle işe yaramaz

  • Benim için aşk bu demek değil

  • Sen önce kafandakileri bir düzene sok.

  • Bu konuda biraz konuşmamız lazım.

  • Kendini değiştirmekle işe başla,sonra ben de ne yapabileceğime bakarım.

Aşk parazitleri

Evliliğin ne sürekli 'ben' ne de sürekli 'sen'demek olmadığını unutmayın.Evliliğin konuşma dili 'biz'dir.

Parazitler;

  • Neredeyse bir ritüel haline gelmiş,televizyon izlenen geceler

  • İnternette gezmek

  • Ev dışında verilmiş süreklilik arzeden sözler

  • Mesleki stres

  • Yorgunluk

  • Zamansızlık

  • Vampir çocuklar

  • Tutkuyla sarıldığınız şeyler,zamanınızdan çalan gereksiz faaliyetler.

  • Giyim ve fiziğinize önem göstermemeniz.

  • Küçük kabalıklar

  • Önemli tarihlerin unutulmaması

  • Ortak projelerin olmaması

  • Kişisel sitemler

  • Suçluluk

  • Ardı arkası kesilmeyen şikayetler

  • Suskunluk

  • Diyalog eksikliği

  • Ötekini sıkma veya hayal kırıklığına uğratma korkusu

Bu maddeleri okuduğunuzda sizi ilgilendirmeyenlerin üzerini çizin.Ama sizi özellikle endişelenleri eşinizle,ayrı ayrı farklı renkde kalemlerle çizin.Ve bu maddeler üzerinde acil önlemler alın.Diğerleriyle ilgili çözümler arayın.

Örneğin;biraz daha fazla,biraz daha az yöntemini benimseyebilirsiniz.Biraz daha az tembellik,biraz daha fazla şevkat,akşamları eve daha erken gelme,başbaşa biraz daha fazla zaman...

Yine küçük küçük sırlarla size bilgi vericem,aile danışmanlığı yapar gibi oluyorum galiba ne haddime tabii ;ama hoşuma gidiyor paylaşmak.Umarım ilgilenenler oluyordur.

okuduğunuz için teşekkürler,

sevgiler:)



21 Mayıs 2009 Perşembe

evlilik üzerine ...

Uzun süre önce aldığım ara ara otobüste,parkta,yemek pişirken okuduğum küçük el kitabımdan bahsedeceğim bugün, hatta eğer isterseniz devamını da kısa kısa yayınlamayı düşünüyorum.Çünkü kitabın adı;ANNE,BABA VE ÇOCUK sorunsuz iletişim...Kamil Yılmaz ve eşinin hazırladığı bir kitabı, ben kendim ve ailem için faydalı olacağını düşünerek aldım.Her konunun içinde kendimden de birşeyler buluyorum.Umarım size de yardımcı olurum...

İlk konumuz;öncelikle kendimizi tanımamız,kendimizi sevmemiz ve sınırlarımızı belirlememiz bir evlilikte önce birey kendi istediklerini kendi standartlarını belirlemeli.Sonra bu izler doğrultusunda kendine yön vermeli..

Şimdi hepimiz zaman zaman dost sohbetlerinde,iş ortamlarında tartışırızya 'evlilik aşkı öldürüyor mu' diye işte tam da o konunun anlatıldığı bir bölümü kitaptan aynen aktarıcam ;

.....

Evlilikte Aşkın Katili
Her çiftin düşlerini sonsuza denk sürecek bir aşk süsler.Çoğumuz için aşk kalbimizle aklımızın birleşmesi,buna fiziksel çekiciliğin,eşimizin kişisel niteliklerinin katılması ve yaşamı paylaşma arzusudur.Aşkın içinde eşin sağlığına ve mutluluğuna katkıda bulunmanın yanı sıra çiftin birbirlerinin isteklerini ve gereksinimlerini yerine getirme isteği de vardır.

Herkes nikah memurunun sorusuna EVET dediğinde eşini seviyordur.Ve bu aşkı ölüm onları ayırana denk sürdürmeye söz verir.Çoğu çift aşıkken hissettikleri yoğun duyguları yitirdikleri bir noktaya gelir ve evlendikleri kişiyi hala sevip sevmediklerinden kuşku duyarlar.İşte bu aşamada evliliklerini yürütüp yürütemeyeceklerinin,her şartta birbirlerini isteyip istemeyeceklerinin ya da sadece bu ilişkinin olduğu gibi devam etmesine izin verip vermeyeceklerinin kararına varmaları gerekir.

Böyle bir noktaya gelmek evliliğin kesinlikle biteceği anlamına mı gelir? Elbetteki hayır.Yapılabilecek küçük değişikliklerle çok daha güzel bir ilişki yaşama olasılığı her zaman vardır. Yeter ki biraz çaba harcamaya ve sadece eşinizi değiştirme düşüncenize bir son verin.İlişkinin başlarında hissettikleri aşklarına ve duygusal bütünlüklerine karşın çiftler,gereksinimleri ve istekleri birbirinden farklı kişilerdir.Önemli olan birbirinizin farklılıklarına saygı gösterebilmenizdir.Eşinizin farklılıklarına saygı göstermek kendi kişiliğinizden taviz vermeniz gerektiği anlamına gelmez.Ortaklaşa çıktığınız bu yolda elele yürümeyi sürdürebilirsiniz.Aşkınız ateş hattında da olsa,nefret ve kızgınlık evliliğinizi rehin alsa bile umutsuzluğa kapılmayın.İlişkinizin başlarında hissettiğiniz duyguları yakalayabilir,aşk alevini canlandırabilirsiniz.Unutmayın ; ''Çözüme kavuşturulmamış kızgınlık aşkın katilidir''

Aşk hayatınıza yeni bir yön vermeye hazır mısınız?İlişkinizi gerçek bir keşif,şiir, buluşma ve eğitim mekanı haline getirmeye hazırmısınız ? Hazırızzzzzzz :)))))) (nehircce)

Saklamaya gerek yok aşk konusundaki kabiliyetinizi dolu dolu geliştirmek için gerekli olan ruhsal gücün sizde mevcut olduğundan eminiz.Eğer amacınız gerçekten buysa !

Nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız eğer; işte size küçük ama etkili ipuçları....

Diyeeee devam ediyor kitap, ben fırsat buldukca bu sırları sizle paylaşacağım.Çoğumuz evliyiz ve kusursuz evlilik maalesef yok belki birilerine katkı sağlarız birlikte diye düşündüm.Herkes kendinden birşeyler bulabilir.

Şimdilik bu kadar yarın görüşmek üzere :)

Sabah programı sunar gibi oldum bende ,birde esenkalın diyeyim de tam olsun :))))

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Öpücük :)

Öpüşmek :))

İki beden arasındaki en masumane eylem :)) Bazen sevginizi,kimi zaman heyecanınızı,kimi zaman sevincinizi paylaşma hissi..Küçücük bir öpücükle bir çok şeyi anlatabilirsiniz.

Nedense öpüşmek küçüklüğümüzden beri ayıp kalıplar arasındadır.Hep bir gizliliği,mahremi vardır.Avrupa da çok da hür insanlar bu konuda,doğru yanlış her zihin farklı da yorumlayabilir bu konuyu.Ama çok da gizli sandıklara konmamalı bence, değil mi?

Bazen sevdiğinizden özür dilerken,bazen bir armağan aldığınızda,bazen yüreğiniz pırpır attığında ilk aklınıza gelen küçük sıcak bir öpücüktür.Aslında bu küçücük şey ne kadar da önemlidir.Eğitimciler ve bazı pedagoglar özellikle çocuklarınızın yanında eşlerinize, sevginizi küçük öpücüklerle gösterin diyorlar.Öyle ki hem sevgiyle büyüdüğünü bilsin hem de çocukluk ve ergenlik döneminde bunun ne kadar sevgi dolu bir eylem olduğuna inansın ve oda büyüdüğünde sevdiklerine bunu gösterebilsin.Sevgi göstergesi olarak,bunu yabani bir eylem olarak algılamasın...

Şimdii nerden geldik bu konuya;

Oğluşum henüz 3 yaşına gelmedi biliyorsunuz onun için bazı şeyleri açıklarken zorlanabiliyoruz.Aslında inanın çok uyanık ve bilmiş bir çocuk ama yine de bazı kalıplarda sıkıştığımızı görüyorum bende :)) Bizim evdeki ilişkimiz şeffaftır aslında üçümüz sıksık sarılır,öpüşür,didişiriz de tabiii... Ananesi malum daha geleneksel bir yapıdadır..
Geçen akşam hep birlikte balkonda çay içiyoruz.Oğluşumda sanırım bir dizi yada reklamda iki çifti öpüşürken görmüş :)) Koşa koşa yanımıza geliyor ve;

''bakın bakınnn adam kadının dişini çekiyor'' :)))))

Hepimiz deli gibi gülüyoruz.Annem grurla afferin benim oğluma bak nasıl da terbiyeli :))) ayıp dimi oğlum ayııppp :))) cümle aynen annemin bize öğrettiği kalıp ...

Ayıp mı ? aslında değil... İki kuşak arasında kalan oğluşum bakalım büyüdüğünde bu durumu nasıl yorumlayacak...

Sevgiyle öptümmm:))))

15 Mayıs 2009 Cuma

Blog arkadaşlarıma :)


Oleyyy :)


10 izleyenim olmuş sonunda..Sabah sabah valla çok sevindim.Sağol Erdemcim :)

Blogları gezerken bi bakıyorum herkeslerin 80-90 izleyeni var kıskanıyorum valla.Ben çok küçüküm daha büyürüm belki de kim bilir...Ama çok önemli değil,tabii hepsi şaka bunların.Çünkü ben kendim için birşeyler yapmak adına,girdim bu işe sonra ilk bir kaç izleyende dedimki ortak,ilgi çekici,paylaşabileceğin şeyler de yaz fikir al fikir ver vs... Çoğaldıkca daha da mutlu olmaya başladığımı fark ettim.Sanki bu blog benim akvaryumum içindekilerde siz balıklarım :) Ben balıklarımı çok seviyorum :)))

Bloğumla ilgili yapmak istediğim çok şey var aklımda ama hayata geçiremiyor olmam üzüyor beni. Daha aktif daha paylaşımcı şeyler yapmak istiyorum.Zaman çok kısıtlı geliyor.Birazda şıpsevdi biri olunca daldan dala onu da mı yapsam bunu da mı yazsam derken bazen 1 hafta 10 gün yazamıyorum.Ama hep çok çok şey düşünmekten ileri geliyor bu.En iyisi bir sıralama yapmak galiba.
Okurken daha çok keyif almanız için elimden geleni yapıcam söz...
Hepinizi çok öpüyorumm..

13 Mayıs 2009 Çarşamba

pastel boya böyle yapılır...




Hazır fırsat bulmuşken,oğlumun pastel çalışmalarınıda sergileyeyim istedim :)))
İlerde açıp baktığında kimbilir belki de iyi bir ressam yada tasarımcı ya da mimar vs...olduğunda gülümsesin yüzü istedim. Sanırım artık resim defterini iyice büyütme zamanı geldi.Şuan yaptıkları pek anlamlı olmuyor açıkcası, yani ben bakınca anlayamıyorum ama o her yaptığı yuvarlağa güneş,her uzun çizgiye ağaç ve her eğri çizgiye aydede diyor.Ay dede oğlumun anne,baba, dede den sonra ilk öğrendiği kelimelerden :) Çizerkende çok eğleniyor aydedesini :)
Canım oğlum şu günlerde biraz hastasın keyfin yerine gelsin yine boyalarını vericem eline sen merak etme.Bu arada oğlumun diğer merakıda babası sayesinde balıklarımız.Akvaryumumuzu büyüttük her akşam elimizden yada boynumuzdan tutup çekiştirilerek bakıyoruz birlikte onlara.Tek başına değil illa birlikte bakılacak balıklara :)) komik çocuk.
Evimizin neşesi,seni çok seviyorum :))

sabah çiçekleri :)



Günaydın,

bu çiçekler ofisimizi, ziyarete gelen çok kibar bir tasarımcı bey tarafından getirildi.İlk ziyaretiydi bize,böyle bir incelik düşünmüş ofisteki tüm bayan arkadaşlar bayıldık bu çiçeklere ..Millet olarak genelde alışkanlığımızdır ilk gittiğimiz ,bir arkadaş evine yada iş yerine birşeyler alır gideriz muhakkak.Genelde bir demet çiçek,bir süs eşyası,taze bir pasta :)) ya da çikolata olabilir..Ama hepsi hemencik tükenir biter.Bu çiçekler çok mantıklı bence.Hem kendi saksısı orjinal, çok uzun yıllar saklanabilir.İçindeki çiçek zamanla ölse bile yerine başka birşey dikilebilir ve hatırası korunabilir.Bu fikir bana çok güzel geldi.Umarım sizde beğenmişsinizdir.

..........

Bu arada iki üç gündür Almanyadan iş için ziyarete gelen başka misafirlerin telaşı var bizim işyerinde.Bir çok şey aksadı; benim evden işe gidiş gelişlerimi bile değiştirdiler..İki Alman güzeli pes valla :))) Neyse ki bugun gidiyorlar.

Haftayı yarıladık sayılır çok mutluyum bu yüzden, cumartesi yine botanik bahçesine gitme niyetindeyiz.Bende sabırsızlıkla o günü bekliyorum.Oğlumun iştahla yemek yediği tek yer nasıl sevinmem değil mi?

......

Herşeyin gelen baharla birlikte,daha da güzelleşmesi dileğiyle, şimdilik hoşcakalın sevgiler :))

10 Mayıs 2009 Pazar

Benim günüm bugün...

Bu çiçekler benim anneler günü hediyem :)
Dün,Oğluşum,eşim ve annemle sabah erkenden Nevzat Gökyiğit Botanik Bahçesine gittik çok güzel bir kahvaltı yaptık.Eşim benim bir gün önceki migren krizimin geride bıraktıklarını silmek istiyordu kaptı bizi götürdü oraya.Biz çok severiz NGBB sini, sıksık da gideriz.Şiddetle tavsiye ederim.İnternetten araştırıp bulabilirsiniz detaylarını.Yarın fırsat bulursam diğer fotoğraflardan da yayınlamaya çalışıcam.
Papatyalar benim en sevdiğim çiçeklerdir.Oğlumda bilir bunu:) Dün anne sana çicek topluycam ben, diye koşarak gitti yanımdan.Sonra bu küçük papatya bahçesinde durakladı.Anneee bunları koparıymııı diye sordu ama biz kıyamadık bunlara, dedim ki koparma annecim fotoğrafını çekeyim böylece bir ömür boyu saklarım :) mutlu mutlu döndük çok şükür sonra evimize.Ananesinin hediyesini de aldık tabii, bu sabahta onun süpriz hediyesini verdik.
Tüm annelerin anneler gününü kutluyorum ve yukardaki bu papatyalarımı hepinizle paylaşıyorum..
Sevgilerrrr :)))

8 Mayıs 2009 Cuma

İçimden geldiği gibi ...

Yazsam iyi olacak galiba,

yoksa rahatlayamayacağım.Kimsenin okuyup okumaması umurumda değil.Yorum vsss.. gelmiş mi diyede bakmıycam, bu yazıdan sonra.Kendimi inanılmaz kötü ve yalnız hissediyorum bugun.Birde üstüne başım ağrıyor.

Yukarıda ki kız kadar küçüğüm bugun,onun kadar dertli,çaresiz ve yalnız...

Sebep aramak da istemiyorum.Nasılsa suçlu benindir.Hep böyle oldu zaten.
Hayata doğuştan 1-0 yenik başlarsanız genelde sonrasında eklenenlerde pek etkilemiyor galiba insanı. Ya niye ben biraz umursuz,daha katı güçlü olamıyorum ki .. Hep anlayışlı,sabırlı ben mi olmalıyım.Herşeyi iyi yapmaya çalışırken bir yerde tıkandığımda niye eksik oluyorum baştan sona...Ben herşeye herkese yetemiyorum...

Ben artık insanları anlamaya çalışmak değil, anlaşılmak istiyorum..

Sevalcim yaz dedin yazdım:))

5 Mayıs 2009 Salı

pencere...

Bu küçük pencere de Balat 'dan. Ben çok keyif almıştım fotoğrafını çekerken.Küçük çocuk çorapları ne kadar itinayla asılmış değil mi?İlginç olansa küçükten büyüğe doğru birde sıralanmış.Ne keyifli bir ev hanımıymış pencerenin sahibi :)) Ya da takıntılı :)))

Bu arada laf aramızda; benim de çamaşır asarken mandallardaki renk takıntım çok gülünçtür.İki mandal muhakkak aynı renk olmalı :))) zaman zaman yoğunluktan telaştan atlarım ama hep aklıma takılır :))))

Bu fotoğraf bana şunu düşündürdü,insan marifetli olunca,titiz temiz olunca, ortam ,şartlar hiç de önemli değil demek ki.Yeter ki içinizden gelsin.Çok bakımsız eski bir evdi burası da,ama kapısı penceresi,çamaşırları tertemizdi.Oysa kimbilir ne sıkıntılı,ne yoksul bir yaşamları vardı.Fakir olmak temiz olmayı engellemiyor demekki..


Her pencere gerisinde,küçük büyük muhakkak bir hikaye vardır...
Söyleyen : nehircce :)))

Sevgiler,,

3 Mayıs 2009 Pazar

Su çiçeği :)))

Merhaba,

İlk defa bir pazar günü fırsat bulup,yazıyorum.Eşim evlenecek kardeşime yardımcı olabilmek için mobilya bakmaya giti .Oğluşum öğle uykusunda.Ben de biraz bloglara bakındım.Birazdan kitap okumayı planlıyorum.Bugun şu saate kadar iş yaptım..Süpür,sil, toz al derken daha önce tutulan boynum iyice ağrımaya başladı.Dinlenmeyi hakettim sanırım birazcık:))
.........
Cuma akşamı oğlumun banyo günüydü,bir cümbüşdür girdi babasıyla banyoya, bende temiz çamaşırlarını götürmek için içeri girdiğimde sırtında ve karnında küçük ama ucu sulu izler gördüm.Ve o anlık tepkimle bir çığlık attım.
Ayyyy oğlum sen çiçek çıkarıyorsun diyeeee
tabii çocuk o çok sevdiği çiçeklerden hiç bu kadar ürkmemişti sanırım .Benim bağrışımla oda ağlamaya başladı yazıkk.. Ne yapacağımı bilemedim niye bu kadar heyecanlandım onu da bilmiyorum.Ama annelik böyle tuhaf ,ürkütücü bir şeymiş :)))

Oğlumu sakinleştirmekte bana düştü tabiii,şimdi diyaloğumuzu aynen aktarıyorum :)

Tamam annecim, sakin ol kötü birşey değil bu, ben çok sevindim de ondan bağırdım
oğlum: hııııı
Şimdiiiiiiiii (bu arada uyduracağım yalanı düşünüyorum) bak hani sen çiçekleri çok seviyorsunya
oğlum: he heee
Çiçekler bu yüzden senin karnına sırtına konmuşlar,burda açacaklarmış hani baharda geldiya...
(ayyy ben ne diyorumlar falan geçiyor kafamdan ;ama baktım inanır halde gözlerime bakıyor)
Sonra iyice abartıp hani bir de anneler günü geliyorya, hani sen bana çiçek alcaktın ,işte artık almana gerek yok bak açıyorlar burda... :)))))
oğlum : hııı tamam,
anneeeeeee ozaman ben çiçeklerimi çok seviyoourmmm
ohhhh beeeeeeee diyorum
aradan bir iki dakika geçti geçmedi, ben son cevabımı aldım diye düşünürken
efoş :
annneee peki bunları ne zaman kopayyıp suya koycazzz demesin mi :))))

gülmekten yaşaran gözlerimi silerken,bir yandan da doktoruna ulaşmaya çalıştım.Takip etmemizi söyledi bir iki uygun merhem adı aldım.Şuan oldukca iyi oğluşum.Vucudun da başka bir yerde yok o güzel çiçeklerinden.Sanırım aşılarının kalitesi yüzünden hafif atlattı.Ya da bu küçük ucu sulu şeyler çiçek değildi...

Annelik bilgilerinizi paylaşırsanız sevinirim.

İyi haftasonlarııı sevgiler :)))