24 Aralık 2013 Salı

Küçüksu Kasrı Kafe...

Fot : nehircce


Güne güzel bir kahvaltıyla başlamak...
Hem de yıllar sonra ve hafta içi bir gün,  imkansız gibiydi ama oldu.. Tüm sınıfın aynı gün okulu kırması gibi ,tüm ofis iki saatliğine işi kırıp :) kaçtık.

Küçüksu Kasrı nın Kafesinde; hem fiyatı makul,hem de temiz doyurucu bir kahvaltı yaptık.. Biz memnun ayrıldık,hele boğaz manzarası görülmeye değerdi... 

Tavsiye edilir...

sevgiler
nehircce
Bu fot.netten alıntıdır.

19 Aralık 2013 Perşembe

English Vinglish /Güzel bir film...


English Vinglish  :)
Yanılmıyorsam İngilizce Mingilizce gibi bir şey :)) 
Benim gibi uzun süredir İngilizce ile boğuşan sonunda ay benim dil öğrenmeye yeteneğim yok deyip, işin içinden çıkan tembel teneke, biri için oldukça güzel bir filmdi...
Film 2012 Hindistan yapımı .Hindistan da yaşayan bir aile, evin içinde kendini sadece ailesine adayan bir kadın...Ama tüm fedakarlıklarını görmezden gelen bir eş ve bir kız çocuğu... İngilizce eğitim alan kızının alaycı bakışları altında ingilizce öğrenmeyi kafasına koyan azimli bir kadın...Gerisini anlatmayayım izleyin.

Eğlenceli,romantik zaman zaman komik bir film.

Tavsiye ederim...

sevgiler 
nehircce



Görseller netten alıntıdır.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Bu kış neler okuyorum...

Merhaba Arkadaşlar,
Bu kış da daha önce ki kışlar gibi okumaya programladım kendimi...
İş ,ev ,çocuk derken pek fırsat bulamasam da gayret ediyorum, o da bana yetiyor. Genellikle yatmadan önce uykum gelene kadar, sayfa sayısı bu durumda değişkenlik gösteriyor :) okuyorum. Sabahları ise serviste iki tombul arkadaşımın ortasında kollarımı kıpırdatmadan okumaya çalışıyorum :)) Virajlarda inanılmaz zor oluyor ikisi arasında sıkışıp, elimdeki kitabı düşürmemeye çalışmak... Okumak için şartları zorluyorum anlayacağız...Pek elimde kahvem ya da çayım kitap başına geçemiyorum ama elden gelen budur sağlık olsun :))


Genellikle kış başında, bir de yaz başında elimdeki kitap listemi günceller ve toplu sipariş vermeye çalışırım .Alırken çeşitli kampanyalardan da faydalanmış oluyorum bu durumda. Genel de kitapyurdu nu kullanıyorum ama son siparişimde epey bir üzdüler beni...Yeni sipariş için biraz düşüneceğim !!

Sarah Jio ile tanışmak blog dostlarım sayesinde oldu. İyi ki de tanışmışız...
İlk kitabı Mart Menekşelerini elimden düşürmeden okudum diye bilirim, kış başında... Yağmur Sonrası ise yine çok güzel bir hikaye ile beni içine aldı . Olayın anlatıldığı zamana çekebildi.
Son kitap Böğürtlen Kışı ise henüz başlamama rağmen heyecan ve merakla okutuyor kendisini... Yalnız bu kitap ile ilgili bazı şüphelerim var kitap bitmeden anlayamayacağım için, yorumlamak sizleri etkilemek istemiyorum.


Bu kitaplardan ise; Kardeşimin Hikayesi ve Melekler Korusun-u okudum. 
Kardeşimin Hikayesi ; güzel ve ters köşe bir Zülfü Livaneli eseri olmuş.Başlarda biraz sıkılmış olsam da sonlara doğru ilgiyle okudum.
Melekler Korusun a gelince ; bir çok okur için çerez bir kitap  olduğunu düşünüyorum.Yeni başlayanlar için bir sürükleyici bir film edasıyla okunabilir :) 

Diğerleri de Böğürtlen Kışının bitmesini bekliyor,kitaplığımdan göz kırpıyorlar bana... 


İyi haftalar dilerim.
sevgiler
nehircce


9 Aralık 2013 Pazartesi

Poyraz 'ın battaniyesi...

Merhaba,

Daha önce burada  başladığım battaniyemi nihayet bitirdim,yapım aşamasındayken bebişin cinsiyeti de belli oldu. Hatta ismi de :)) Poyraz Bey in battaniyesi hazır  ...Teyzesinin 2.kuzusu, aramıza gelmene 2 aydan biraz fazla zaman var.Seni hemen göremeyeceğiz aradaki mesafeden dolayı; ama Türkiye ye gelişini sabırsızlıkla bekleyeceğiz... 


Sağlıklı güzel günlerde kullanman dileğiyle;

Teyzen 
nehircce

29 Kasım 2013 Cuma

Cocuksu Cuma'lar vardı...


Cocuksu Cumalar …

Kaç yaşımızda olursak olalım zaman zaman dalarız çocukluğumuza değil mi? Kimimiz hoş hatıralar, kimimiz hüzünlü izler hatırlarız... Ama hafızalardaki çocuksu cumalar hep aynıdır. O sabah başka bir neşeyle açar gözlerini insan, hevesle hazırlanıp okula gider . Hele bir de son iki ders Beden Eğitimiyse yüreklerdeki sevinç daha da katlanırdı.

Son ders zili büyük bir coşkuyla beklenir,içiniz kıpır kıpır oysa farklı bir şey yoktur eve gittiğinizde sizi bekleyen, olsun o gün çocuksu bir cuma günüdür. Cuma törenleri hep coşkulu geçer herkesin yüzü güler. İstiklal Marşımız biter bitmez ,kulakları dolduran çığlık büyür büyür, okul duvarlarının dışına taşardı. Sonra herkes bir tarafa savrulur, kimi başka bir sınıf sırasındaki kardeşini, kimi arkadaşını arama telaşına düşerdi. Sırtlardaki çantalar çarpışır birbirine, ellerdeki resim dosyaları düşer yere; ama kimse kızmazdı birbirine; çünkü o gün Cumaydı . En büyük keyifse eve dönüş yolunda arkadaşınla kol kola yürümek, sohbet etmek gülüşmekti.

Yürekler pırpır eve gelindiğinde, çantalar önlükler bırakılır bir köşeye.. Sonra TRT açılırdı hemen ,Susam Sokağı, hazırlanan ikindi kahvaltısıyla izlenirdi keyifle .Yine ne komikti Minik Kuş .Tahsin Amca ne de sevecendi...

Akşama ise tüm aileyi bir araya toplayan Süper Baba vardı. O gün hiç geçmesin istenirdi; çünkü o gün Cumaydı. Şimdi deliler gibi özlediğimiz çocuksu bir cuma günüydü...


                                                                                                      26 Aralık Cuma 2008
                                                                                                                                                   nehircce

Bu yazımı yıllar önce bloğumda paylaştığımda bu kadar okuyucum yoktu ...Geçmişe dönük yazıları gözden geçirince takıldım bu yazıma, gözlerim doldu.Bir kez de bu Cuma günü için yayınlayayım istedim...

Sevgiler...

26 Kasım 2013 Salı

Minik Mucizeler için...


Benim bir arkadaşım var,dost mu demeliydim öyle özel ,güzel,akıllı bir bayan kendisi...

Sevgim 13 yıl öncesine kadar uzanıyor ...Üniversite yıllarıma ,aynı sıraları paylaştığımız yıllar...
Sakinliği,usul usul ama ikna edici güzel konuşmalarını hatırlarım hep...
Yıllar geçti ama bizim birlikteliğimiz kısa kısa görüşmelerle, yılda bir iki kez buluşmalarla da olsa devam etti...
Ama hep uzun uzun telefon konuşmalarıyla destekledik besledik dostluğumuzu...
Kendisi uzun bir süre Amerika da yaşadı, güzel kızını orada dünya ya getirdi..Sonra gurbeti sevmedi döndü...Restorasyon eğitimini yurt dışında devam ettireceğini umuyordum; ama o psikoloji okumak istedi.. Çok da başarılı oldu.
Türkiye ye döndüğünde ,Amerika da aldığı eğitimle birlikte,orada gördüğü,okuduğu,araştırdığı  okul öncesi eğitimini önce kızı, sonra diğer minik mucizeler için uygulamak istedi...
Şimdilerde çok güzel bir başlangıcın içinde, http://minikmucizelerakademisi.blogspot.com Minik mucizeler Akademisini yine psikolog kardeşiyle birlikte kurdu.Sıcacık sevgi dolu bir yuva, her yanı emek kokuyor...

Kendi minikleriniz ya da çevrenizdeki diğer minikler için,farklı bir eğitim sistemi için, bu güzel yuvayı tanıtan bloğu incelemenizi tavsiye ederim.

Ayrıca Psikolojik Danışmanlık hizmeti de verilmektedir... 
Katılabileceğiniz çok faydalı ,ücretsiz eğitimlerini takip edebilirsiniz.

Ayrıca internet sayfaları ; http://www.minikmucizelerakademisi.com/

Sevgiler
nehircce



11 Kasım 2013 Pazartesi

Pencere...


Ben, pencereleri çok severim.Fırsat buldukça, bana o an kendimi iyi hissettiren,içindeki aileyle ilgili merak uyduran pencereleri fotoğraflarım. Bu pencere Heybeliada da güzel şirin bir evin penceresi. Cam önü çiçekleri çok beğendim.Sonra içeride yaşayan insanların hayalini kurdum...

Kim bilir belki bir aile, oturmuş büyük bir masa etrafında, yemek yiyor...
Ya da yalnız, yaşlı bir kadın kendi halinde, düşüncelere dalmış pencere ardından dışarıyı izliyor...

Kim bilir...

sevgiler
nehircce


24 Ekim 2013 Perşembe

Ekmek denemelerine devam...


Merhaba,
Fırsat buldukça  ekmek yapma mak. ya da normal fırında ekmek denemelerime devam ediyorum. Bazen merak eden arkadaşlar oluyor tarif soruyorlar ama ben anne usulu genelde ölçeksiz yaptığım için,tarif vermekte biraz direniyorum :) Ya da korkuyorum diyelim...

En çok zevk aldığım şeylerden biri de ekmek tariflerinin anlatıldığı videoları izlemek... Böyle kitap okumak,film izlemek,müzik dinlemek gibi bir hobi benim için ..Farklı püf noktaları öğrenmek eğlenceli geliyor ...

Bu ekmeği görüpte yapmak isterseniz, kendimi biraz zorlayıp bir tarif uyduracağım şimdi :)))

Malzemeler ;

500 gr beyaz un (ya da 250 gr beyaz 250 gr tam bugday unu)
1 küçük paket kuru maya 
1 çay kaşığından biraz fazla tuz :))))
mayayı ıslamak için 1/2 çay kaşığı şeker ve bir çay bardağı ılık su.
2 yemek kaşığı zeytin yağ

Yapılışı;

Toz mayayı ve şekeri ılık su ile yaklaşık 20 dk kapalı cam bir kavanozda bekletiyorsunuz.Mayanız çözülünce, geniş bir kaba önce unu alıyorsunuz ve üzerine mayanızı döküyorusunuz...biraz karıştırdıktan sonra tuz ekliyorsunuz.
Ekmek hamurunun çok kuru olmaması gerekiyor,ılık su takviyesini göz kararı yapabilirsiniz,hamur  biraz elinize yapışmalı...

Hamurunuzu 2 yemek kaşığı zeytinyağ eklediğiniz geniş bir kapta yaklaşık 45 dk.dinlendiriyor ve iyice mayalanmasını sağlıyorsunuz. Bu süreçte hamura yağın yavaş yavaş işlemesi için 15 dk bir hamuru kapta nazikçe :) çeviriyorsunuz...

İyice mayalanan hamurunuzu son bir kez üzerine az az un serperek, yoğurup toparlanmasını sağlıyorsunuz,üzerine bıçak ya da çatal yardımıyla çizikler atıyoruz .Daha önce ısıtılmış 180 derecelik fırınınızda yaklaşık 1 saat pişiriyorsunuz. Fırınınızın özelliğine göre derecelendirme işlemini değiştirebilirsiniz.

Püf noktalardan biri de fırının içerisine, metal bir kapta kaynar su eklemeniz gerekiyor.Ekmek pişene kadar bu suyu fırından çıkarmamalısınız.Ekmeğinizin daha yumuşak olmasını sağlarsınız...

Umarım bir şey unutmamışımdır.
Daha önce tarif soran ve benim bir türlü cvp veremediğim arkadaşlar umarım beğenirsiniz...

Afiyet olsun :)

sevgiler
nehircce


21 Ekim 2013 Pazartesi

32 :)


Geçtiğimiz yıl buruk bir doğum günü geçirmiştim ...
Bu yıl her şey çok güzel, süprizli hoş bir doğum günü geçiriyorum...

32 oldum biraz buruk içim ama :) olsun ...
Her yaşın ayrı bir güzelliği var biliyorum...

sevgiler
nehircce


10 Ekim 2013 Perşembe

Yuppiii...




Şu sıralar int.aldığım görsellerden faydalanıyorum farkındaysanız :)
Böyle görsellerin altına bir iki cümle yazıyorlar da, her şeyi özetliyorlar ya sinir oluyorum... Siz zamanı değerlendiremediniz,fırsatları kaçırdınız ya, alın size kısa ama öz bir mesaj, ne çıkarırsanız yanınıza kar kalsın der gibi...

Ama teyzem ve amcam nasıl mutlular  değil mi :)) 
Kısacası hiç bir şey için geç değil ... Bu da benim kısa mesajım olsun :))

sevgiler
nehircce


7 Ekim 2013 Pazartesi

Emek...


Pek bir sevdim ben bu teyzeciği...Çok gerçek sanki...
Sonra yaşlanınca böyle olsam ne sevimli olurum dedim kendi kendime :)

Üretmek her yaşta güzel ve insana tarifsiz bir keyif veriyor ... Hele ilerleyen yaşlarda daha da kıymetli ortaya çıkan her iş...

Daha çok hobi edinmek ve ileride sevdiklerime daha çok hatıra bırakmak istiyorum şahsen...

Ama en çok kendimi iyi hissetmek için üretmeliyim...

Emek verilerek  yapılan her iş güzel,hele paylaşmak  daha da keyifli öyle değil mi ?


Sevgiler
nehircee

27 Eylül 2013 Cuma

Bebek Battaniyesi/ çok uzaklara...



Bilenler bilir, biz üç kız kardeşiz :)
Ne alaka bu yumaklarla şimdi demeyin :)

Geçtiğimiz yıl ilk kez teyze oldum, öyle özel ve güzel bir duyguymuş ki şükürler olsun...Tuna, hayatımıza iyi ki girdi ailemize o şen kahkahalarıyla neşe kattı...

Şimdi çok uzaklardaki küçük kardeşimin bebiş haberini aldık.Aslında epey oldu haber geleli ... Haftaya cinsiyetini öğreneceğiz kısmetse.. Haberi ilk aldığımdan beri acaba bu ufaklık için ne yapabilirim, benden bir hatıra bırakabilirim diye düşünürken, yukarıda renklerini ve ufak bir örneğini gördüğünüz battaniyeye başladım... Cinsiyeti ve ismi belli olmayan o küçük için ... Oldukça keyifli ilerliyor şuan, dilerim elimde çok sürüklenmeden bitirebilirim.

Motifin adı hanım dilendi bey beğendiymiş :)) çok güldüm bu örnek ismine... Örneğe karar verince,bebe yünleri aldım, cinsiyeti bilmediğimiz için belki ikinci bir bebek düşünürlerse her ikisi içinde kullanabilir diye böyle ortaya karışık renk kombinisi yaptım...(mavi,pembe,beyaz)

Ben şimdi bir bu battaniyeyle uğraşırken,bir de zaman buldukça Zülfu Livaneli Kardeşimin Hikayesini okuyorum. 

Bu kış böyle geçecek sanırım...

Sevgiler
nehircce

5 Eylül 2013 Perşembe

Çalışan anne ve 1 .sınıf cocuğu...


1.sınıf annesi olmak zor işti...Yordu zaman zaman,üzdü de sık sık...

Hem oğlumun üzüldüğü hem de benim çaresiz kaldığım anlar oldu :(
Çocuğumun yeni bir ortama uyumu, öğretmeni,arkadaşları öğrenilmesi gereken yeni kurallar vs... Onun üzerinde de stres oluşturdu elbette. 

Onu anlayamadığım üzerine çok gittiğim zamanlar oldu... Sonra kendime kızdığım kendimi yediğim anlar... Üstüne gelen ödev stresi de cabasıydı... İşten geldiğimde onun beni ödev için bekliyor olması, sayfalarca yeni öğrenmeye çalıştığı el yazısıyla bitmesi gereken ödevler ikimizi de deli ediyordu... Sürekli başında beklemek zorunda kalmak benim ev için yapmam gereken diğer işleri bırakmam demekti...Öyle de oldu zaman zaman o işler oğlumun okuma yazma öğrenmesinden daha değerli olamazdı ...Yalnız hayatın akışını, düzenini etkileyen işlerdi.Haliyle benim daha da gergin olmama neden oluyordu :(

1.dönemin sonunda okumaya başlaması beni çok mutlu etmiş biraz da rahatlatmıştı. Ancak bu öğretmenimizi daha da hırslandırmış çocuklara daha fazla okuma ve yazma ödevleri vermesine sebep olmuştu...

Kendisinin de ailevi sebeplerle okula gelemediği günlerde ödev miktarları daha da artmaya başlamıştı ...

Çaresizce akışına bırakmıştık ikimizde bu yeni dönemi...

Elimizden de  bir şey gelmiyordu ,öğretmenimiz başta tepkisini koymuştu ''bana ödevle ilgili şikayette bulunmak için, sakın gelmeyin ''demişti !

eee mecbur sessizce ilerledik...

Bu stresin sebebi bendim nede olsa,çalışıyor olmamdı , onunla zamanımın kısıtlı olmasıydı...Eğer çalışmıyor olsaydım akşam üzeri eve geldiğinde onu sıcacık bir sütle karşılayıp biraz dinlendirip, hiç strese sokmadan yavaş yavaş yaptırabilirdim ödevleri değil mi... Hep bu suçluluk duygusuyla savaştım...


Şimdi geriye baktığımda o geçen zamana inanamıyorum...Her zaman olduğu gibi şükrediyorum yine, geldi geçti işte bunu da aştık diye seviniyorum.

Şimdilerde uzaktan  sessiz sessiz izliyorum onu, kendi kitabını kendi okuyor , tatil ödevlerini kendi başına yapmaya çalışıyor ya, ben mest oluyorum...

Özetlersek : Eğer 1.sınıfa yeni başayacaksa bu yıl çocuğunuz, daha anlayışlı daha fedakar bir anne olmalısınız... Ve sonsuz bir sabrınız olmalı :) 

Öğretmenimize gelince bu yıl her şeyin daha iyi olacağını düşünüyorum kendisi için, onun yeni hayatınında düzene girmiş olduğunu umut ediyorum.Daha iyi bir yıl olması için de kendimi motive edip mutlu oluyorum...

Oğluma gelince,onu bir kez de sizin önünüzde teprik etmek,bu deli annesiyle baş ederken, derslerindeki başarısını kutluyorum.

Bu yıl her şey daha da güzel olacak inanıyorum...

sevgiler
nehircce

29 Ağustos 2013 Perşembe

Bir kahve molası, bir kitap...(Aşk Tanrıçası'nın Yemek Okulu)


Dinlenmek istediğimde bu gördükleriniz benim için fazlasıyla yeterli oluyor...
Bir kitap, bir bardak çay yada kahve, hele varsa yanına birkaç kurabiye
(nefisss) ...

Yeni kitabım  ''Aşk Tanrıçasının Yemek Okulu'' sade dili ve anlatımıyla sizi pek yormayan bir kitap. Akıcı, ayrıca içindeki hikaye benim gibi mutfak meraklısı biri için oldukça güzel. Hayallerime ışık tuttu diyebilirim...

Bu kitaptan sonra daha fazla tarif denemek, daha çok ekmek pişirmek istiyorum :)

Sevgiler
nehircce

28 Ağustos 2013 Çarşamba

ses...


Şöyle bir ses vereyim, ben buradayım demek istedim...

Evliliğimizin 9. yılını kutlamak  için Heybeliye gitmiştik eşimle...Fotoğraf o günden...

Benim yüzümde kocaman bir gülümseme yaratıyor her baktığımda ,ayrıca bu martılara pek bir imreniyorum niyeyse...

Sevgiler
nehircce


.

26 Temmuz 2013 Cuma

Dikiş /oyalanmalar...

Uzun süredir dikiş mak.başına geçemiyordum.Makinemde bir sorun vardı.Tamiri için de servise göndermem gerekti ihmal ettim..Nihayet geçtiğimiz hafta bu işi halledip geçtim mak.başına...İftarı beklerken epey bir vaktim oldu :) 

Daha önce Ikea dan aldığım metresi 10 TL lik kumaşımdan :) ne yapabilirim diye düşünürken işte aşağıdaki güzel kırlentler çıktı ortaya...

Dikiş konusunda pek acemiyim aslında, daha önceki deneyimlerimi ve mak.burada görebilirsiniz.

Fermuar dikmeyi henüz beceremediğim için, kırlentin arkasını düğmeli yaptım...Bence daha pratik bir çözüm oldu :) iyi ki becerememişim dedim hatta...




Pembiş düğmelerim desenle de uyumlu oldu...



Bu da  genel bir görünüş,kahve ve krem oda takımına renk verdiğini düşünüyorum :))  umarım beğenirsiniz...

Güzel geçsin hafta sonunuz ...

sevgiler
nehircce

4 Temmuz 2013 Perşembe

Dalları bastı domtes :))


Şükrediyorum her şey için...
Biraz buruk geçiyor günler evet oğlumdan ayrı,ama onun keyifli olduğunu düşünerek rahatlayıp yine de bu ayrılığa şükrediyorum yeter ki iyi olsun diyorum...

Onun yokluğunda eşimle koca evde ( yani bu büyüklük oğlumun yokluğunda oluşuyor sadece) dolanıp duruyoruz ...Bir yanımız hep boş bol bol kendimizi dinliyoruz...Ben okuyorum çiziyorum o terastaki sebzeleriyle ilgileniyor.Yemek ve çay saatlerinde buluşup sohbet ediyoruz ...

İşten geldiğimde yemeği illa domateslerine bakarak yemek istiyor bizim bey :))) Tek tek koparıyor her öğüne katık yapıyor birer ikişer daha fazla koparılması yasak...Kıyamıyor.

Biraz gülüyorum onun bu haline biraz da kaçamak yapıp biberdi salatalıktı tatlandırıyorum ağzımı ...Şistttt aramızda kalsın sakın bir şey demeyin... 

Domatese zam geldi bak bunların kıymetini bil azar azar ye desede ben,alerjime rağmen kaçırıyorum işte...

Bu da bu işin zevki , hep ben pişireceğim o yiyecek değilya az da o eksin ben biçeyim değil mi :)))

 sevgiler
nehircce


28 Haziran 2013 Cuma

Kelebek bahane...


Bir akşam üzeriydi,halının üzerine uzanıp hayal kuruyordum belli ki...
Boş tavanı neden çektiğimi hala bilmiyorum... Bu kelebekleri o günü güzel hatırlamak için sonradan ekledim.Çok sevdim kendilerini...

Zaman zaman karamsar,kafası karışık bir kadın oluyorum....

O hallerimi  pek sevmiyorum, aslında yakınımdakiler de sevmiyorlar biliyorum...

Sebepsiz karamsarlıklar kadınların mayasında mı var, yoksa sadece  ben mi böyleyim bilmiyorum :)

neyse nee :)
Güzel geçsin hafta sonunuz :)


sevgiler
nehircce

21 Haziran 2013 Cuma

Rengarenk...


Renkli ,keyifli,neşeli bir hafta sonu diliyorum herkese :)
Ben bugün bu bilekliği takınca içim bir kıpır kıpır oldu...
Böyle olsun istiyorum bu hafta sonu :) Rengarenk...

sevgiler
nehircce

20 Haziran 2013 Perşembe

Öylesine...



Fotoğrafı çekeli çok oldu,taaa anneler gününden diyebilirim...
Kardeşim bu tek kişilik fincan setini almış anneler gününde bana..Hatırlaması da yeterliydi sağolsun.

Uzun zaman oldu bir dostla kahve içmeyeli,yalnız içilen kahvelerde güzelmiş ya neyse...Yine de eski dostlarla içilen kahveler başka bir lezzet katıyormuş.Hep derim ''kahve her yerde aynı mantıkla pişiriliyor; ama yanındaki insanlar lezzeti değiştiriyor'' (benim fikrim tabii :) ) 

***

Oğlumu geçtiğimiz hafta yazlığa, babaannesine bırakmak zorunda kaldık.Tıpkı geçen yaz olduğu gibi..Uzun süreli bir ayrılığın ilk birkaç günü geçti.Takvime çentik atmaya başladım bile,o çentikler hızla artsın zaman çabuk geçsin istiyorum...Yaz sonuna kadar neredeyse 60 gün ayrıyız :(((

Onun keyfi yerinde ya, ben böyle de mutlu olmaya çalışıyorum.

Allah başka ayırlıklar vermesin :( değil mi ...




Zamanın elinden alınmış öylesine bir yazı bu ...
sevgiler
nehircce

18 Haziran 2013 Salı

Civciv de civciv ....


Biz yaklaşık 1 ayı aşkın bir süredir 7 kişilik bir aileyiz…

Fotoğraflarda da gördüğünüz üzere aile kalabalıklaştı.

Semt pazarına sadece sebze meyve almaya gitmiştim oysa, kolilerin içinde satılan civcivler pek bir moda görmüşsünüzdür sizlerde.

Bizim bücür geçen sene yazlıkta babaannesinin aldığı civcivlerden ayrılırken epey üzülmüş,bizden de bu yıl için söz almıştı. Fena yakalandım pazarın ortasında bu söz yüzüme tokat gibi çarparken ...

Neyse ki  bir tane almama ikna oldu…Güle oynaya eve geldik, anne ben bir evi gezdireyim dedi bizimki…

Kesekağıdının içindeki  miniğe, gezdirdi tüm evi hiç üşenmeden …Ben mutfakta aldıklarımızı yerleştirirken o bıdı bıdı anlatıyor , burası benim odam burası annemlerin odası vs….

O sırada küçük terasında saksılar içinde yetiştirdiği biber ,domates çilek vs.. ile uğraşan, yapraklar çiçek açtı aman haaa ellemeyin dökülmesin, aman yaklaşmayın rüzgar yaparsınız, şeklinde dolanan babamız ne olduğunu anlamak için yanımıza geldi.

Ve duruma el koydu , eee hani bu hayvanın yemi dedi… Evet sanki havayla beslenecek  şehirde büyümüş ben ne anlarım civcivden , ıslak ekmek yada yeşillik yemez mi ki bu hayvancağız …

Daha çok küçük olmaz dedi…Ben bir koşu gider yem alır gelirim dedi,bir heves çıktı evden...

Nerden bilebilirdim iki ördek  + 1 civcivle eve döneceğini…
O gün bugün böyle kalabalığız işte… (Çocukluğunda tavuk,ördek,güvercin peşinden ayrılmayan biri için kaçırılmaz bir fırsat olmuş meğer.)

Kendileriyle bire bir eşim ilgileniyor pek bir ciddiye aldı işi,terasın bir bölümü onlara ayrıldı. Yağmur yağıyor çabuk eve gidelim ıslanmasınlar, hava çok sıcak başlarına güneş geçer cabuk cabukkkk …Aman suları bugün azdı hayvanlar sefil olmasınlar hadi hadiii…şeklindeyiz…

Bücür mü o sadece izliyor babasını şaşkınlıkla ,sözde ona alındı hepsi…


Kocaman bir yalan oysa ki :)


 Kafesin içinde küçüklük halleri....


Artık kafese sığmayacak kadar büyüdüler...

****

Bu yazımı 10 gün önce hazırlamıştım,yayınlayamadım maalesef.Şuan bu ufaklıklar daha da büyüdüler ve yazlık bahçesinde oğlumla birlikte koşturuyorlar. Alanları genişleyince onlarda mutlu oldular bizde...

Doğayla iç içe olamayınca böyle çırpınıyoruz betonların arasında işte...

Neyse sevgiyle :)
nehircce


4 Haziran 2013 Salı

Korkuyorum...



Merhaba,

Yazamamışım nice zaman. Şöyle bir geriye bakınca üzücü ,yorucu geçmiş Mayıs ayı.

Tam her şey yoluna girecek derken, ülkemin içinde bulunduğu durumla karamsarlığım daha da arttı.

Taksim de yürüyen, tepkisini gösteren arkadaşlarıma demokratik haklar ölçüsünde, hak verip yanlarında olduğumu hissettirmek isterken, yaşanan onca çirkin olayla birlikte söz bitti bizde…Olaylar boyut değiştirince, aynı bu fotoğrafımdaki güzel kaplumbağa gibi sessiz sessiz uzaklaşmak istedim buralardan…Korktum ,ürktüm kafamı kabuğumun içine gömdüm… Oysa bunun çözüm olmadığını,sadece kendimi kandırdığımı  biliyorum...

Ama yine de ençok oğlum için gelecekteki günler için korktum (korkuyorum)…

Daha sağduyulu olmalıyız ,provokatörlere izin vermemeliyiz. Haklıyken haksız duruma düşmemeliyiz. Yeşili korumak isteyen onca güzel insan üzerinden oynanan, oyunlara gelmemeliyiz !!


Haksız mıyım ??

Sevgiler
nehircce

3 Mayıs 2013 Cuma

Bir papatya değil gördüğünüz...



Bugün sadece bu güzel papatya için gülümseyebilirim :)
Dün aldığım ani bir ölüm haberinden sonra, hala düşünüyorum ve yaşamı sorguluyorum...
Aslında ne kadar yakınız unutsakta ölümü... Farkında olmadan kırdığımız kalpleri,yalan yanlış yaşananları, hatırlıyorum da... Ne luzumsuz geldi hepsi...

Hayat güzel güzel de, çok kısa değil mi ? Süresini bilmediğimiz bir ömrümüz varken, ne kadar heba ediyoruz kendimizi,sevdiklerimizi...

sevgiler...
nehircce

22 Nisan 2013 Pazartesi

Öylesine...


Cama vuran 3-5 damla, beni hüzünlendirmeye yetti de arttı  bile ...

Yağmurlu havalarda hep hüzün kaplar yüreğimi.
Özlerim uzaktakileri, yada en yakınımdakileri...

Özlemek benimle doğmuş, adım ondan bu olmuş meğerse...

sevgiler
nehircce




16 Nisan 2013 Salı

Güzel bir hikaye ...

Ben bugün aşağıdaki yazıyı okuduğumda çok etkilendim.Belki sizinde güncel sitelerde dolaşırken, ilginizi çekmiş, okumuşsunuzdur..Makalenin sonuna geldiğimde benim gözlerim doldu ,kendimce bazı dersler de çıkardım,belki size de ışık olur...


ÜŞENMEDEN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM ! 

BÜTÜN ANNE BABALARIN VE 
ÖĞRETMENLERİN OKUMASI GEREKEN BİR HİKAYE


Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:
- Hayrola, neden elimi öpmek istedin?
- Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinize katıldım. Hayatım değişti.

O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.
- Ne oldu, nasıl oldu?
- Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, "Bir insanın ana vatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır."Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:
- Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, "Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır." Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm.
Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?
- Hayır, neden?
- Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. "Oğlum bugün ödevini yaptın mı?" Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da
*sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, "cık" sesini çıkarıyordu.* Kızıyordum, söyleniyordum, "Niye yapmıyorsun ödevini!" diyordum.
Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.
Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:
- Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. "Ben ne biçim babayım," diye kendime sordum. Seminer için geldiğim*
İstanbul'dan çalışma yerim olan Kayseri'ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.
- Radikal bir karar!*
- Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam.
Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.
- Eşiniz ne dedi?
- Hocam biliyor musun ne oldu?
- Ne oldu?*
- Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, "Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış!
Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz."

- Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!
- Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim.
Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.
- Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?
- İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve "Hayır!" anlamına gelen "cıkk" dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım.


Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti.

"Ne büyük tehlike!" diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.
- Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!
- İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, "Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın," demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim!
Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.
- Eşiniz gelmek istemedi!*
- Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye.
Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler.
Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. "Çok mu kötü hocam?" diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. "Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?"

- Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?
- Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım.
İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. "O kadar mı kötü?" diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım.
Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum.Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.
"Gel seni yeniden kucaklayayım!" dedim. Kucaklaştık.
"Çocuklar Gülsün diye!" yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur.
Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler.
Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler.
Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!

Doğan CÜCELOĞLU

9 Nisan 2013 Salı

Güzel Cumartesi ...


Ne güzeldin sen Cumartesi,ne iyi ettin sıcacık güneşle bütünleştin, kuş sesleriyle içimize neşe ve keyif verdin…

Biz oğlumla zamanın kollarından seni çekip aldık.Doya doya bir gün geçirdik. Kadıköy de önce sanat deyip bir tiyatro izledik .(Karagöz Tatlıcı)güldük, eğlendik, alkışladık şarkılar söyledik …Ağzımız kulaklarımızda tiyatrodan çıktık…Oyun  mu çok  komikti yoksa benim bücür mü  keyifliydi, ben ondan mı mutluydum bilmiyorum…
Tiyatro çıkışı ne yapmak istersin, diye sorduğumda denizi ve vapurları izlemek isterim dedi .Deniz kenarındaki o koca dürbünlerden birine yaklaştı anne bana 1 lira lütfen, yakından görmek istiyorum vapurları dedi. Bir müddet izledi sıkılmadan, süre dolunca ee hadi biraz daha gezelim dedi…

Önce Bahariye de yürümeye karar vermiştik.Ona  sade,bana çekirdekli simit alacaktık.Yolun karşısına geçmek için ışıkları beklerken arkadan Moda Tramvayının  geldiğini gördük.Şöyle bir göz göze gelip liseli aşıklar gibi,binelim mi ne dersin dedim,önce biraz tereddüt etti ama tamam cevabı da hemen peşine geldi…  Durağa kadar koştuk . İstanbul da doğmuş büyümüş iki insan;  ama henüz binmemişiz Moda tramvayına hadi onun yaşı küçükte benim de hiç fırsatım olmamış demek ki…Yıllar geçmiş ben bu günü beklemişim oğlumla olması gerekiyormuş meğer ….İçeri girdiğimizde o nostaljik görüntü çok hoşumuza gitti.Duraklara yaklaşırken yada karşımıza bir yaya çıktığında çalan uyarı zil sesi, içindeyken daha bir güzel geldi. Sevimli genç bir arkadaş bize yer verdi ,hala yanınızdaki çocuk yüzünden yer alabiliyor olmak fena bir duygu değilmiş…

Tramvaydan inme vakti geldiğinde oğlum halinden memnun, sanki yol daha uzun olsaydı, ifadesiyle iniverdi, biraz buruk.

Çay bahçelerine doğru yollandık.  Moda Çocuk Bahçesinin önünden geçerken oğlumun o parktaki küçüklük hallerini hayal ettim. Keyifle eşimle onun oyundan usanmasını beklediğimiz Pazarları düşünmek, sonra toz toprak içinde yanımıza gelip hadiii gidebiliyyiz dediği anları hatırlamak iyi geldi …

Hemen çay bahçesinin yanındaki simitçiden taze sade simit alıp,(çekirdekli olanlardan satmıyordu )tam da istediğimiz gibi denize  yakın, masalardan birinde yer bulup oturduğumuzda, bizimki memnun ,mutlu  gülümsedi bana…

Ben çay ,o su istedi. Aldığımız simit mis gibi kokuyordu.Paylaşalım mı dedim, hemen böldü uzattı . Biraz sonra  çayım da gelmişti.Ben bir yandan çayımı içip bir yandan simit yerken, anneee ben kalan çayını içebilir miyim dedi :) şekersiz çayıma kırmızı beyaz çay tabağında bekleyen, şekerleri atıp tatlı hale getirdi.İştahla içti,sonra pis pis sırıttı suratıma ‘’ee sen benim simidimden isterken iyiydi ‘’der gibi…

Bense, çayı da simidi de paylaşacak kadar büyümüş bir oğlum olduğu için, sırıttım o güzel gözlerin,içine içine…

Çay keyfi bitince hadi sahil boyu yürüyelim dedi bizim ki, koca adam gibi, ee hadi dedim biraz uzun sürecekti oysa… O kayalıklardan yürümek istedi, ben çimlere basmak…Biraz ondan biraz benden yine paylaştık uzun Moda sahilini, yolculuk bitip metroya binme vakti geldiğinde ikimizde çok mutluyduk…

Ne iyi ettin sen bize, güzel Cumartesi…

06.04.2013

Sevgiler
nehircce

23 Mart 2013 Cumartesi

Bizim evde yine ekmek kokuyor :)

Günaydın yine mis gibi ekmek kokan bir sabahtan :)
Radyo programcısı gibi hissettim kendimi birden :)))

Bizimkiler hala uyuyorlar birazdan onları güzel bir süpriz bekliyor.
Oğlumun terayağlı pıtılı hazır çok seviyor bu ekmekleri..Bize de eskiden babaannem yapardı nur içinde uyusun ...Evimiz mis gibi kokardı her yaptığımda çocukluğuma gidiyorum...

İyi ki bizim bücürde çok seviyor... 


Kahvaltıdan sonra tiyatro programımız var anne oğul bir çocuk oyununa gideceğiz ...

Bu Şehir Tiyatroları iyi ki var ...

Güzel geçsin hafta sonunuz ..

sevgiler
nehircce