27 Ağustos 2010 Cuma

Ter kokusuz toplu taşımalar çoğalsın !

Şöye bir düşündüm de işe gitmek için,alışveriş yapabilmek için,hastaneye,postaneye vs... yollarda ne kadar çok zaman kaybediyoruz.
Büyük şehirde oturuyorum dersen, ceremesini de çekeceksin ! dediğinizi duyar gibiyim.

Ömür öyle kısa ki oysa, sıkışık bir trafiğin içinde ter içinde beklerken bir öndeki arabanın hareketini, ne kadarda sıkılıyor insan hele 90sn süren kırmızı ışıkta.O kadar uzun ışık mı olur be kardeşim :))

İstanbul trafiğinin temelinde biraz bencillik yatıyor sanki ne dersiniz ? Arabasını alan atıyor kendini yola.Otobüsün,servisin içindekinden kimeneee,araç sayısını artıyormuşum,koca arabanın içinde tek başımaymışım kimene !!!!Araba kullanmayı bilen, bilmeyen, az bilen yollarda hergün.Trafik ışıklarında durup kalkamayandan tutun da Tem yolunda sol şeritte 50-60 km hızla gidene mi kızarsınız bilmiyorum.

Ama bildiğim sürekli kızacak, sinirlenecek birilerinin o keşmekeşin içinde olduğu.Daha sevdiğiniz bir dostunuzla buluşmaya gitmeden ya da bir iş görüşmesi de olabilir, yorgun düşüyorsunuz ki kaldı ki o günün sonu gelsinnn allah gelsin...

Daha bu sabah köprü trafiğinin kısa bir kısmına dahil olan yolumuzda, işe geç kalma telaşında ben ve iş arkadaşlarım, bizden önce ofise gelmiş bizi elinde sopasıyla bekleyen patronumuza karşı mahçup mahçup girdik ofise...Niyeee şöför uyuya kalmış niye İstanbul trafiği olayı daha da zorlaştırmış..

Şöyle bir bisikletim olsa dedim,ama evimdeee işime en fazla 2-3 km uzaklıkta ...Ohhh hem spor, hem stressiz bir hayat...Işıklarda takıldın mı yanından geçip gitsin koca arabalar boşversene...
Ya da ayakların mı yoruldu çek sağa, az dinlen devam et yoluna...

Vee ne diyoruz; ter kokususuz toplu taşıma araçları çoğalsın,insanlarda toplu taşıma araçlarını kullanmak için bahanelerini ortadan kaldırsınnn :)))

****

Akşama kardeşimde iftardayız,güzel mamalar var şimdiden hayırlı iftarlar hepimize,ayrıca güzel bir haftasonu olur umarım.
Sevgiler
nehircce

24 Ağustos 2010 Salı

İyi ki Doğdun Küçük Adam...

Bugün bu küçüğün doğum günü...
24.08.2006 da büyük bir heves ve heyecanla almıştım onu kucağıma, bedenimdeki tüm ağrıları yok etmişti bu güzel surat...Öpüp koklaşmıştık önce,tarifsiz bir andı..

Bugün dördüncü yaşını kutlayacağız paşamızın,günlerdir ben ne zaman doğum günü çocuğu olacağım diye soruyor ..Nerden öğrendiyse doğum günü çocuğu olmak ne demek ,Kaaayu'nun işidir oda kesin :))

Canım oğlum iyi ki doğdun,iyi ki benimsin...
Allah sağlıklı,mutlu,başarılı bir ömür versin çok uzun yaşa inşallahhhh hep gül olur mu..

Seni seviyorum...
annen...

20 Ağustos 2010 Cuma

Bu kadar da kalabalık uyunmaz ki canım :)

Merhaba,

Azıcık oğluştan bahsetmek istiyorum bugün..

Doğum gününe şunun şurası 4 gün kalmışken tam da 4 olacakken.

Günlerdir hevesle beklemekte doğum gününü, alacağı hediyelerin listesini yapıyor sürekli sesli olarak...Çünkü 1 yıl boyunca istediği her bütçeyi aşan oyuncak için, doğum gününü bekleyebilir misin dediğimizde, hiç itirazsız beklerim ama unutmayın tamam mı cümlesiyle karşılaştı,karşılaştık...


Ve nihayet o gün yaklaştı...Oyuncaklarıyla arasında hep duygusal bir bağ oldu bizimkinin...Tek çocuk ve tek torun olduğu için de okul haricinde genelde yalnız, ananeyle vakit geçirdiğinden ,onlarla oyun kurup onlarla kavga etti zaman zaman..Küstüğü bile oluyordu,cezalandırıp sebetinden çıkarmadıkları :)))


Şuaralarda yine hassas bu konuda.


1 haftadır kendi başına uyuyor alıştırmaya çalışıyoruz.Daha önce ben yanında onunla uyur öyle yatağıma geçerdim.Şimdi okuduğum masaldan sonra ve ettiği dua dan sonra tek başına, gece lambası yanık birşekilde uyuyor şükür ki...Hatırlayanlar olabilir korkuları vardı oğluşun,2 yıl öncesinden kalan korkuları inş.aşıyoruz yavaş yavaş.


Dün gece de mızmızlanarak,illa bir çadır yapmamı istedi yatmadan önce...Yatağın üzerindeki beyaz çarşaf oyuncaklarıyla onu örten çadırımız...Baya büyük oldu ama fot.net değil..Yatağının bir yanı malum oyuncakları,onlar olunca korkmuyormuş :)) İyi de canım hepsiyle de yatılmaz ki ,bu kadar da kalabalık uyunmaz ki...


O uyuyunca alıyoruz çoğunu yanından rahat yatsın diye...Sabah ananesine çıkarken kucağımda gözleri kapalı hemen onları istiyor.Özellikle Caillou ,en yenisi o şuan sanırım ondan..Bir de en iyi oyun arkadaşı kendileri...


Genel bir alınganlık hali var buaralar..

Kendini yetersiz hissetme durumu sözkonusu.Geçen gün ben çok başarıksız bir çocuğum bak yapamadım dedi...Çok üzüldüm hemen durumu toparlayıp tam tersini anlattım ona biraz kendine güveni geldi..Dönemsel olduğunu düşünüyorum...


Birde sevgili Beyzacığımdan bizi bu konuda bilgilendirmesini isteyeceğim..4 yaş çocuklarda bu tarz duygusal yoğunluklar normal mi ayrıca oyuncaklarına olan bağlılıkları ne zamana kadar sürer..Bizimkinin özellikle bir iki tanesini çok sevmesi ve yanından ayırmaması hali mesela ...


Bahçede,parkta oyun oynarken gayet normal ilişkiler içinde gözlemlediğim kadarıyla çekingen bir çocuk pek sayılmaz..Endişem bu oyuncak arkadaşlığı onu olumsuz etkileyebilir mi??


Sizde tecrübelerinizi yazarsanızı sevinirim..Belki de kaygılanacak birşey yoktur.


iyi haftasonları,sevgiyle

nehircce

18 Ağustos 2010 Çarşamba

mesela şuan...



Bugün ucu tıkanmış musluk gibiyim,pek akasım bir avuç yeşili sulayasım yok...

Düşünüyorum da zaman zaman,mesela şuan... nasıl bir kargaşanın içindeyiz.


Zamanın elinde, pilli bir oyuncak gibi, o isteyince 24 saati istediği gibi oynar olmuşuz.
Kayıplarımıza arkamız dönük,önümüzdekilere hayrımız dokunmaz olmuş..


Bazen bir arka sayfa haberi kadar önemsiz..
Bazen bir renk cümbüşünde,manşet olmuşuz...


Durup düşünüyorum da zaman zaman,mesela şuan sadece bildiklerimizle yaşar olmuşuz..


nehircce
Tüm hakkı bana aittir.
Fot.netten alıntıdır.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Herkes anne olmasın...


Dün akşam iş çıkışı apartmanın bahçesinde,asmanın altına oturup biraz soluklanmak istedim...
Komşular sohbette çaylar içilmişti..Kısa bir hal hatır sorma sonrası biraz dinlenip eve çıkma arzusundaydım...Öylece izledim onları bir gözüm de bisikletiyle dolaşan oğluşta...

Sonra güzel lüks bir araba durdu bahçenin önünde...Malum karşı komşumun torunu, benim çocukluk arkadaşım X kişi...Aynı yaştayız kendine ait bir işi,bir evi ,bir yazlığı ve bir de luks arabaları var...
Her gördüğümde içimden geçen hep aynı şeyler.Yine engel olamıyorum kendime; çalışmaksa daha fazla çalıştım,okumaksa oda öyle,ama gelgör ki durum ortada ...Nasıl ??

Bu arkadaş 5-6 ay kadar önce anne oldu,çocuğun babası çok yakın arkadaşı(imiş) evli 2 çocuk sahibi birisi,adam bir daha görünmedi...

Sonra anne olan bu arkadaş, doğumdan sonra çocuğunu kendi annesine bırakıp hayatına kaldığı yerden devam etti,ediyor... (Hiç emzirmeden)


Dün annesi ve çocuğunu almaya gelmiş belli ki,kucağında çocukla indi anane apartmandan...
Arabaya yaklaştı,bu arkadaş arabanın kapısını bile açmadan oturduğu yerden kalkmadan ve arkasında ki çocuk koltuğuna yerleştirilen kızına bir merhaba demeden çalıştırdı arabasını ve gittiii...

Sadece özel şöför gibi...
Bir gün boyunca görmediği kızını görmezden gelerek...

Öyle içim acıdı ki,o kız çocuğu için ve gelecekteki mutsuzluğu için üzüldüm...
Oysa ben sadece bir yabancıydım artık...

Niye doğurdun o çocuğu,kendini sağlama almak için mi yoksa sadece egonu tatmin etmek için mi...

Ya da ben anneyim,çocuğum da var kariyerimde haaa bir de lüks arabalarım...
var demek için mi ??

Keşke azıcıkta anne şevkatin,sevgin olsaydı be kızım...Biliyor musun onu hissederek yaşasan gerisi ne kadar da anlamsız...Ahh bir anlasan...

****
Dayanamadım son aylarda bu manzaraya birkaç kez şahit olmaya;bu kızın çocuğunu bırakıp bırakıp gitmesini bir kez bile emzirmemesini, bildikçe yazmadan duramadım...
Ne olur herkes anne olmasın...

Sevgiler
nehircce


Vee tabikii...
Hayırlı Ramazanlar ,bereketli huzurlu bir ay olsun hepimiz için...

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Bugün fotoğraf yook...

Merhaba,

Güzel bir haftasonundan sonra buruk bir güne başlamak biraz zormuş ...
Ezginin günlüğü dinliyorum,ne zaman içimdekileri tarif edemesem kendime ya da yanımdakine hep onu ya da Yeni Türküyü dinliyorum..

Beni gülümseten ise yine oğluş ;

dün dediki;

Anne bayıysaklayım acıyor,
hıhhh,
bayıysak mııı
nasıl yani efoş nasıl oluyor ?
Tüküyüğümü yutuyoyum yaaa, içte ozaman bayıysaklarım acıyor ...
Boğazını gösteriyor :))
Bademcik annecim onlar bademcik :))))
hıı bademcikleyim acıyo o zaman :))

***

Akşam apartmanımızın bahçesinde küçük bir nişan merasimi vardı,
Efoş hadi bizde gidelim dedim,
Tamam,ama napıcaz orda ??
oynarız bizde,dedim :))) Çiftetelli eşliğinde insanlar müthiş eğleniyorlar,ama o durumu algılayamadı...
Efeden gelen cevap şuuu, tamam o zaman bende tombalamı alıym bizde onu oynarız :))))

Bunları hatırlayınca yüzüm gülüyor..

İşim çok stresli songünlerde,kendim de huzursuzum biraz, geçer ama inanıyorum...

Herkese iyi haftalar.
Sevgiler
nehircce

4 Ağustos 2010 Çarşamba

SAFRANBOLU...

Selam,
tatil bitti bitmesine ama nehircce tembellikten birazda işteki yoğunluktan ekleyemedi fotoğraflarını...
Neyse hadi başlayalım,




Biz bu şehirde önce birbirimize,sonra sana aşık olduk ...



Aslında gezimiz önce,Düzce Akçakocadan başladı..Orda kısacıkta olsa denize girdik.Çok hoş bir kasabaymış ben oldukça beğendim..Yalnız denizi çok dalgalıydı..

Sonra sırasıyla Alaplı,Ereğli,Zonguldak şehir merkezi, sonra Gökgöl Mağarası...
Çaycuma da 1 gece konaklama..

Ertesi gün muhteşem doğasıyla Bartın İnkumu ve Amasra bu iki yere tek kelimeyle bayıldımmmm.... İnkumunda denize girmek Amasrada balıkçıları izlemek muhteşemdi...
Gezimiz Safranbolu Yorgancılar konağında son buldu...

Safranbolu, benim eşimle tanıştığım,aşık olduğum,birlikte okuduğumuz,gezdiğimiz,gördüğümüz küçük şehir...Oğlumuza oraları gezdirmek ayrı bir güzel ve manalıydı..

O yüzden post sırasında ki öncelik ona :)) Safranbolu'ya...



Burası Arasta Çarşısı,el emeği göz nuru ne varsa bulabilirsiniz burada,fiyatları da öyle çok yüksek değil bilesiniz.Çocuklarınız için nostaljik tahta oyuncaklar alabilirsiniz,sevdiklerinize iğne oyalarıyla süslenmiş örtüler,kaşıklıklar vs...

Anne oğul gözümüz yolda,dağda taşta,yeşilde,suda..

Küçük Gezgin elinde dürbünüyle, yıllar önce sınıf arkadaşlarımızla çıktığımız Safranbolu nun en yüksek dağına bakıyor...O bakıyor biz derinlere dalıyoruz...


Safranbolu Bulak Mağarasına çıkmak için oldukça uzun bir merdiven tırmanışı yapmak zorundasınız bu yarısı...Oğlum hiç mızmızlanmadı afferin ona...

Veee mağara,çekim yasak ben dayanamayıp birkaç poz çekiyorum..Özürrr özürrr ...

Mağaranın girişine geldiğinizde dışarının sıcak havasını geride bırakıp, yüzünüze usul usul değen soğuğu içeriye süzüldükçe daha yoğum hissediyor.Sonra üşüyorsunuz...Ama açılan nefesinizle,gördüğünüz güzellikler büyülüyor sizi...

Burası İncekaya Su Kemeri...Safranbolu da heryerden su akıyor.Kışın coşkuyla, yazın hüzünle ama yılmıyor akıyor...


Ve kaldığımız konaktan nostaljik bir lamba örneği...

Beğendiniz mi ?


Sevgiler
nehircce